Gebelik sırasında görülen düşükler anne adaylarının sıkça karşılaştıkları sorunlardan biridir. Anne ve baba adayı bebeğini kucağına alacağı günü sabırsızlıkla beklerken hiç beklenmedik bir anda düşük nedeni ile bebeklerini kaybedebilmektedir. Bu anne ve baba adayında ama özellikle annede büyük bir ruhsal çöküntüye neden olmakla birlikte bazen anne ve baba adaylarında yeniden bebeklerini kaybetmeleri korkusu nedeni ile bir daha kolay kolay bebek sahibi olma fikrine yanaşamama gibi fobik durum haline de gelebilmektedir. Oysa düzenli doktor kontrolündeki bir gebelikte düşük riski çok daha az olacaktır. Ve uzman görüşleri ilk düşüğün ardından tekrar aynı kaybı yaşamamak ve hayal kırıklığına uğramamak için bu ilk düşüğün altında yatan nedenlerin araştırılması yönünde.
Düşük gebeliğin 20. Haftasından ve öncesinde sonlanmasıdır. Çoğunlukla 3 düşükten sonra başlanan araştırmaya daha ilk düşükte başlanması, sonradan yaşanacak muhtemel düşüklerin önüne geçilmesini sağlayacaktır. Düşüğün altında yatan fiziksel nedenleri, hastalıkları ya da eksikleri detaylı testler, araştırmalar ve tetkikler sonucu ortaya çıkaracak olan uzman doktor sayesinde bir sonraki gebelikte kuvvetle muhtemel bir düşük önlenmiş olacaktır. Düşüğün fiziksel olarak kişiden kişiye farklılık gösteren bulguları olabilir. Bu nedenle doktorlar genellikle kişiye özel testler ve tetkikler uygulamayı tercih etmektedir.
Bununla birlikte doktorların düşük nedenleri arasında belirlediği 3 ana spesifik neden bulunmaktadır. Bağışıklık sistemi, anatomik yapı ve kişilerde doğuştan olan pıhtılaşma sorunları. Anne adayının doğuştan ya da sonradan yaşadığı rahim içi problemleri, bağışıklığın stres, düzensiz uyku ve düzensiz beslenme faktörleri gibi faktörlerden etkilenerek yeterince güçlü olmayışı ve pıhtılaşma sorunundan kaynaklanan, anne ve bebek arasındaki kan akışının bozulması gibi nedenler düşüğün temel sebepleri arasında sıralanmaktadır. Fakat belirtmemiz gereken bir şey var ki o da tekrarlayan gebeliklerde anne adaylarına yapılan testlerin sonucunda anne adaylarının yarısında hiçbir bulguya rastlanamadığıdır. Bu durumda düşük sonrasında fetüsün incelenmesi büyük önem arz eder. Fetüsün genetik ve fizyolojik olarak incelenmesinin sonucunda düşük nedeni ortaya çıkarılabilir. Genetik ve fizyolojik olarak iki ayrı şekilde incelenecek ola fetüsün iki ayrı solüsyonlarda incelenmesi gerekmektedir.
Gebelik kaybı tekrarlarında anne adayının gebelik testlerinde yada ultrason ile görüntüleme sırasında bazı anormallikler fark edilebilir. Bu durumda anne karnından bebeğin eşinden yani plesentadan su ve fetüsü göbek kordonundan da kan alınarak yani anne ve babadan kaynaklı bir kromozom anormalliği olup olmadığı saptanır. Bu saptama sonucunda anne ve babanın kromozom anormalliklerinde fetüsün kromozal bir problemi olup olmadığı kesin olarak ortaya çıkarılabilmektedir. Bugün artık plesentanın doku örneklemesi ve patalojik çalışmalar sayesinde düşüklerin nedenlerine ulaşmak mümkündür. Doğum öncesinde anne ve bebeğin sağlığını bozan pek çok neden bu sayede ortaya çıkarılmaktadır. Bu çalışmalar sayesinde bir sonraki gebelikte bebeğin sağlığı üzerinde durularak muhtemel düşüklerin önüne geçilebilmektedir. Sadece düşüklerde değil erken doğumlarda, tekrarlayan düşüklerde, su gelmesinde, bebeğin anne karnında ölmesi gibi durumlarda da detaylı tetkikler ile sonuca ve nedenlere ulaşılabilmektedir.
Doktorlar bu tarz problemlerle olabildiğince az karşılaşmak ve kayıplar vermemek için mümkünse planlı gebeliği önermekte. Planlı gebelik öncesinde ve sonrasında da hayati önem taşıyan düzenli kontrol, eğer gebelik planlı olarak gelişmiyorsa, annenin ve bebeğin sağlığı açısından ve muhtemel bir kayıp yaşanmaması açısından çok önemlidir. Annenin hamilelik öncesinde ve hamilelik süresince doktor kontrolünde olması hem anne adayını hem de bebeği hayati önem taşıyan risklerden uzak tutmayı ve anında müdahale imkanı sayesinde kayıpların önüne geçmeyi sağlayacaktır.
