Akne, cilt gözeneklerine yerleşen genelde kırmızı renkli, kabarık, içleri iltihaplı sivilceler olarak ifade edilir. Çoğunlukla yüz bölgesinde, sırtta, omuzlarda, göğüs dekolte bölgesinde görülür. Bunlara benzeyen her sivilce akne değildir. Bazı zamanlar folikülit adı verilen kıl dönmeleri de akne gibi görülür.
Ergenlik döneminde daha çok görüldüğü için genelde 12 ila 25 yaş arası görülen akne, bazı kişilerde 9 yaşında itibaren başlayabilir. Ergenlik evresinde olmasına rağmen, çoğunlukla kan hormon seviyeleri normal çıkabilir. Fakat androjen hormonlar adı verilen hormonlar cilt üzerinde sabum üretimini artırır ve cildi daha yağlı, geniş gözenekli, siyah noktalı hale getirir. Bu hormonlar bazı durumlarda cilt tüylenmelerine de sebep olabilir. Yağlanan cilt gözeneklerinde tıkanma sorunu kolayca meydana gelebilir. Tıkalı olan gözenekler bakterilerin üremesi için elverişlidir. Bakteriler tıkalı olan bu gözeneklerin içinde yuvalanırlar ve bölgeyi şişirerek akneye sebep olurlar.
Akne tedavisinde ilk önce cildi uygun temizlik jelleri ile sabah akşam ılık su ile bastırmadan, akneleri patlatmadan yıkamak gerekir. Ardından cilt için uygun toniği kullanarak kalan yağları yok etmek ve gözenek içlerini temizlemek için faydalıdır. Bunun için üretilmiş olan az oranda salisilik asitli solüsyonlar sivilceleri tedavi edici özelliğe sahiptir. Temizlenmiş olan cilde akneler için üretilmiş olan nemlendiriciler uygulanabilir. Şayet cildinizin neme ihtiyacı yoksa takviye bir nemlendiriciye gerek yoktur. Cilt uzmanının önerdiği akne ilaçlarını sabah akşam kullanmalı ve 2-3 ay kadar devam etmelisiniz.
Kistik akne nedir?
Kimi akneler ufak boyutlarda değildir. Birden fazla gözenekler aynı anda kapanır ve oldukça sert pembe mor arası bir renge bürünür, dokunulduğunda ağrı veya acı hissi uyandırır. Bu tür aknelere kistik akne denir.
Kistik akne tedavisinde cilt üzerine sürülen kremler, solüsyonlar kullanımaz. Ağız yolula alınan A vitamin türünde ilaçlar verilir. Kistik akneler hemen tedavi edilmezse iz bırakır. Kistik aknelerin izleri tedavi edilemeyecek düzeyde olduğu için, iz bırakmadan hemen tedaviye başlanmalıdır.
