Saçlarımız, beynimizi saklayan kafatasının herhangi bir travmayla karşılaşması durumunda; bunun şiddetini en aza indirebilecek esnekliği sağlamak için var olan uzantılardır. Kafatası derimizi korur ve vücut ısımızı dengeler. İnsan saçı keratin denen bir proteinden oluşur ve bu keratin tırnakta da bulunan dayanıklı bir maddedir.
Sosyal yaşamda ise; güzelliğimizi tamamlayan bir unsurdur saçlarımız. Bakımlı, parlak ve gür saçlar sağlığımızı da yansıtmaktadır ve kendimize olan güvenimizi arttırır. Kadın ya da erkek olmamız bunu değiştirmez. Saçlarımızı önemseriz.
Saçlar biçimsel olarak düz, dalgalı veya kıvırcık olabilir. Kişiden kişiye renkleri de değişir ve sarı,kızıl,koyu tonlarda olabilir. Saçlarımızın şekil ve renginde genetik faktörlerin de önemli yeri vardır.
Saçlarımıza rengini veren renk maddeleri, zamanla azalmaya başlar. Bu da beyazlaşmaya neden olmaktadır. Bu süreç bir çoğumuzu, isyana ve mutsuzluğa sürükleyen bir noktadır. Çünkü; kimilerimizin 50 yaşına dek saçına tek ak düşmezken; kimilerimiz, ailemizin diğer fertlerinde de olduğu gibi, çok genç yaşta ağarmış saçlara mahkum olmak durumunda kalıyoruz.
Saçlarımızda da; bedenimizin geri kalanında olduğu gibi genetik mirasımız belirleyici rol oynamaktadır ve bu konuda belki olağanüstü değişiklikler yapamayabiliriz ama hiç değilse, genetik mirasımızın farkına vararak, bu konuda ki bilimsel çalışmaları ve yenilikleri takip edebiliriz.
Genetik faktörleri bir yana bırakırsak, ne yazık ki bir çok başka etkenler saçlarımızın sağlığını olumsuz yönde etkiliyor ve saç dökülmelerinden kelliğe varan bir sürece neden olabiliyor. Bizler de saçlarımızın normal yaşam döngüsünü bilmeliyiz ki bir sorun geliştiğinde bunu fark edelim.
