Bebeğin Zeki ve Sağlıklı Olması İçin Neler Yapılmalı ?
Bebeğin Beyin Gelişimi
Bebeğin beyin gelişiminde en önemli dış faktör beslenmedir. Çocuğun zekâ gelişiminin, annenin hamilelik dönemi ve doğumdan 6 yaşına kadar olan dönemindeki beslenmesiyle doğrudan ilişkili olduğu bilinmektedir. Hamilelikte ve bebeğin ilk aylarındaki bu özel dönemi en verimli şekilde geçirerek onun zeka gelişimine katkıda bulunabiliriz. Hatta bazen gebelerimize, bebeğin zekasının daha iyi olması ve nöral tüp defekti dediğimiz hastalıktan korunmak için folik asit almasını öneriyoruz.
Anne adaylarına folik asidi genellikle gebe kalmadan üç ay öncesinde almaya başlayıp sonrasında da gebeliğinin ilk üç ayında devam etmesini öneriyoruz. Folik asit DNA sentezinde (bu bizim yapı taşımızdır yani insanı insan yapan tek maddedir) ve sinir sistemi ile omurilik sıvısı üzerinde etkilidir. Folit asit eksikliği, demir eksikliğinden sonra en sık görülen kansızlık nedenidir. Bu durum ilerde zeka düşüklüğüne sebebiyet verebilir. En çok marul ve ıspanak gibi yeşil yapraklı bitkilerde, anne sütünde, karaciğer, böbrek ve ette bulunur. Eksikliğinde çocuklarda yorgunluk, dikkat süresinde azalma, huzursuzluk ve baş ağrısı olabilir.
Beyin gelişimi üzerinde önemli yeri olan bir madde de DHA dediğimiz Dokosa Heksaenoik Asit’tir. Her ne kadar bebek, esas ilk üç ayda şekillense de beyin, hamileliğin son üç ayında hızlı büyümektedir. Buna istinaden de beynin DHA içeriği artar. Bu ihtiyaç doğum sonrası ilk yılda da devam eder. Bu nedenle de gebelerin, özellikle hamileliklerinin son üç ayında, DHA içeren besinleri sıkça tüketmeleri gerekmektedir. Bu madde emzirirken süte geçtiği için, bebeğe süt verildiği sürece de bu devam etmelidir. Tabi ki eğer bu madde eksik olursa çeşitli bozukluklar ortaya çıkar. DHA sadece bebeklik döneminde değil, hayatın her aşamasında karşımıza çıkabilir. Bunama, depresyon, hafıza kayıpları gibi olmasını istemediğimiz durumlarla karşılaşmamak için bunun desteklenmesi önemlidir.
Peki DHA içeren besinler hangileridir? Özellikle üstüne basa basa belirtmek isterim ki elimizde topu topu iki- üç besin var bunu destekleyecek. Balıklar! Bunlardan da en lezzetlilerinden olan somon, levrek, dilbalığı ve uskumru gibi çeşitler. Gebelere balığı haftada en az iki defa tüketmelerini şiddetle öneriyoruz. Beyin gelişiminde diğer bir madde proteinlerdir. Annelerin de dediği gibi ne varsa ette, sütte, yumurtada ve yoğurtta var. Sabah güçlü bir kahvaltı, günün en özel yemeği olmalıdır. Her gün yumurta ya da haftada en az üç- dört yumurta, en az iki- üç dilim peynir, bir bardak süt kahvaltının olmazsa olmazı olmalıdır.
Eğer böyle kaliteli bir yemek yenirse, beyin performansı olumlu yönde etkilenir, konsantrasyon artar, beceri ve iletişim güçlenir, algılama ve dikkat yükselir, bu ne demektir? Gebelikte anne ne ise bebek de odur. Gebelikte, özellikle de üçüncü aydan sonra vitamin desteğinin öneminden bahsederiz. Eğer tam anlamıyla gebenin besinlerden alamayacağını düşünürsek ek olarak vitamin desteği öneririz. B grubu vitaminler (B grubu vitaminler sakatatlar, balık, bulgur ve börülce, bezelyede), kalsiyum, magnezyum (beyin yeterince magnezyum alamazsa, kişide depresyon, sinirlilik, tike benzer kas atmaları meydana gelebilir, en fazla börülce ve cevizde bulunmaktadır) önemli maddelerdir.
Yetersiz demir alımı ve demir emilimini güçleştiren faktörlerin diyette bulunması çay gibi, anne ve bebekte kansızlığa neden olur. Demir, vücutta kırmızı kan hücrelerinin oluşmasında rol oynar. Eksikliğinde bundan bir sonraki aşama, beyin foksiyonunu değiştirmesidir. Konsantrasyon ve dikkat bozuklukları, zekâ seviyesinde düşüklük ve algı bozuklukları bunu takip eder, bazen çocuklarda okul başarısında düşüşler görülebilir. Demir en çok et, yumurta, pekmez, irmik, antepfıstığı, roka ve fasülyede bulunur.
Bu yüzden gebelikteki kansızlığı basit bir kansızlık olarak görmemek gerekir. Gebeliğin üçüncü ayından sonraki verdiğimiz kan ilaçları da bu yüzdendir. İyot, beyin gelişimi ve sinir sistemini etkiler, eksikliği zeka geriliğinin önemli bir nedenidir. Bunun yanında konuşma, duyma, görme bozuklukları ve hareket sistemini de etkiler. Bu yüzden önem derecesinde en üstlerde olan bir maddedir. Hatta gebe kalan veya kalmak isteyen her kadında bu eksikliği önceden tespit etmek, eksik olanı yerine koymak için mutlaka guatr testleri önerilir. Yapılan çalışmalarda iyot eksikliği olan toplumlarda diğer benzer, fakat eksikliğin olmadığı toplumlara göre ortalama zekâ puanlarında 13,5 değerlik fark olduğu belirtilmektedir. İyot en çok deniz ürünlerinde ve iyotlu tuzda bulunmaktadır. Bu yüzden mutlak gebelerin iyotlu tuz alması ve haftada 2-3 kez balık tüketmeleri önerilir.
Çinko, sinir sistemi üzerine etki gösterir, büyük ve önemli görevleri olan ve ana kumandada bulunan çinko, hem gebelikte hem de bebek doğduğunda üzerinde önemle durulması gereken bir maddedir. En çok yeşil sebzelerde, ette, tahıllarda ve suda bulunmaktadır.
Gebelik ve emzirme dönemlerinde alınan omega–3, bebeğin beyin gelişimini destekler. Artık günümüzde üstünde özellikle durduğumuz omegalar, gerçekten de bilimsel olarak beyin gelişiminin ana elemanlarındandır. Omega–3 ve 6 ise en çok yağlı ve derin deniz balıklarında bulunmaktadır. Omega–3 yağ asitlerinin bulunduğu yiyecekler şunlardır : karides, uskumru, sardalye, somon ve diğer yağlı balıklar: Tekrar tekrar söylüyoruz ki hamile kadınlar ve emziren anneler haftada 2-3 defa balık yemelidirler. Eğer balık yenilemiyorsa da balık yağı tercih edilebilir.
Ve bebeğinizin beyin gelişimine katkısı olacağı kesin olarak bilinen diğer besinlerden söz etmek gerekirse; kolin, beyin gelişiminde önemlidir. Demans yani hafıza kaybında önemli bir yerdedir. Kolin, yumurta sarısı, soya fasülyesi, sakatat, et ve yeşil sebzelerde bulunmaktadır.
Ceviz ve badem, günde mutlaka 4-5 adet yenilmelidir.
Soya filizi, kuru fasulye, soya fasulyesi, nohut, mısır, mısır unu yemeklerde tercih edilebilir.
Tatlı patates, marul, lahana, brokoli ve koyu yeşil yapraklı sebzeler de gebelerde özellikle önerdiğimiz besinlerdir.
Aslında gebelikteki beslenmede en önemli olan kriter yeterli ve dengeli beslenmedir. Bunu
–süt ve süt ürünleri günde 2-3 porsiyon
–A, B, C, E vitaminleri, kalsiyum ve demir içeren sebze ve meyve grubundan 3-4 porsiyon
— protein grubundan demir ve çinko alımı için 4 porsiyon( günde 3-4 köfte yerine geçecek protein) yiyerek yapabiliriz.
Hangi yemeğin, hangi zamanda, ne kadar tüketileceği aslında kişiye özgüdür. Ama gebeler özellikle az az, sık sık yemek yemeyi adet edinmeli, günde en az 3 litre suyu da kural olarak görmelidir.
Beslenmeyle aynı çizgide yer alan, hatta olduğunda daha ciddi sorunlar doğuran ahh o stres! Hamilelik döneminde bebeğin içinde bulunduğu ortam, hem bebeğin gelişimi ve sağlığı hem de zeka gelişimi için önemlidir.Bu yüzden ne kadar yapabiliriz bilemiyorum ama stressiz bir yaşam huzurlu bir ortam sloganını unutmayın!
Gebelerin aynı zamanda madde birikimi yapabilecek besinlerden de kaçması gerekir. Bu sonrasında bebeğin sağlığını ve zekasını etkileyebilir. Örneğin, ton balığı gibi bazı balıklardan çok fazla yenildiği takdirde civa alınabiliyor. Bu, gebe olmayanlara zarar vermez ama gebelik ya da yeni doğan döneminde zararlı olabiliyor. Bu yüzden çok fazla yenmemesi önerilir.
Arsenik de bebeğin zekasını negatif etkileyebilir.
Alkolün ve sigaranın bebeğin zeka gelişimine olumsuz etkileri vardır. Sadece zeka değil, manevi olarak da asla ama asla, bir anne bebeğini bu durumda zehirleyemez. Buna hakkı yoktur! Biz hastalarımızın muayene süreçlerine yani gebelik takiplerine başladığımızda ilk olarak bunun gerekliliğini hatırlatırız.
Anne sütü her şeyde olduğu gibi zeka gelişimi için de önemli. Ama artık hazır mamaların da içeriğine eklenen DHA, ARA gibi maddeler zeka gelişimine katkıda bulunuyor.
Peki sadece beslenme midir bebeğinizin zeka gelişimini gebelik sırasında etkileyen? Elbette hayır. Sesler, duygular, hareketler hepsi bebeğe doğrudan geçebilen reaksiyonlar arasında sayılabilir. Bebeğin gebeliğin dördüncü ayında işitme duyusu oluştuğu zaman ilk duyduğu ses annesinin kalbidir, gözünü açtığında ilk gördüğü rahim içi, dokunmaya başladığında ilk dokunduğu şey annesinin karnı ya da çevresindeki kendi vücududur. Yani bebek için en büyük, en özel, en güzel tek dost annedir. Belki de bu yüzden anne, bebek için bir idol, sakinleştirici, yatıştırıcı konumundadır. Bu iletişim karşılıklıdır.
Biz kadın doğum hekimleri, gebeliğin günlük hayatını çok da fazla değiştirmemesi konusunda hem fikiriz. Hatta gerek fiziksel özelliklerinize, saçınıza başınıza, gerekse kıyafetinize, bakımınıza yani kendinize daha da çok bakmanız gerektiğini söyleriz. Neden mi? Hep söyleriz bebeğiniz sizin aynanız gibidir, siz ne düşünür ne hissederseniz bebeğiniz de onu düşünür ve hisseder. Siz kendinizi dünyanın en özel insanı, en güzel ve hoş kadını olarak görürseniz bu bebeğinizde de ayna görüntüsüne sebep olur. Bunun ters şeklini şu şekilde anlatalım. Siz üzüldüğünüzde bebeğiniz hareket etmez, hatta kolunu bacağını kaldırmaz bile.
Ama siz mutlu olduğunuzda ya da bir olayda heyecanlandığınızda bebek karnınızdan çıkacak gibi olur. İşte bu ilişki şeklidir. Bu yüzden gebelikte siz neden hoşlanırsanız onu yapın, onu yiyin, ona dokunun ya da onu hissedin. Böylece siz mutlu oldukça bebeğiniz mutlu olacak ve bu mutluluk hormonları bebeğin tüm organlarında olduğu gibi beyinde de pozitif bir etkiye sebep olacaktır. Sonuç olarak bebeğin algıları, doğmadan önce başlar, yani kendini iyi hisseden bir anne adayının bebeğinin de anne karnında kendini muhteşem hissedeceğini kabul etmek gerekir. Bu durum da beyin fonksiyonlarının gelişmesine katkıda bulunacaktır.
Sırada dişler var, okuduklarınıza şaşıracaksınız. Diş deyip geçmeyin. İyi bir gülümseme ve kendine güven hayatın her aşamasında önemliyken gebelikte daha da önemli konumda. Yapılan bir çalışmada gebelik döneminde diş rahatsızlığı geçiren gebeler, geçirmeyenlere kıyasla 7 kat daha fazla erken doğum ya da düşük kilolu bebek dünyaya getiriyor. Dolayısıyla bu bebekler bazı yapıları tam gelişmediği için beyin fonksiyonlarında zorlanmayla karşılaşıyorlar. Öğrenme güçlüğü, büyüme ve gelişmede zorlanma olabiliyor. Bu yüzden eğer gebelik düşünceniz varsa diş hekiminin koltuğuna oturmak en başta yapacaklarınız arasında yer almalıdır, her ne kadar zor iki koltuktan birisi olsa da…
Aslında zor bir konu daha var. Ahh o gebelik hormonları bizi ne kadar, duygusal ne kadar da narin bir kadın yapar. Sadece hormonlardan tabi ki… Unutmayın erkekler, eşinizden gebelik döneminde niye gözünüzün üstünde kaşın var sorusunu duyabilirsiniz ya da neden bana karpuz almadın ya da aslında ben şunu demek istedim ama sen anlamadın!!! Bunlar hormonlardan. Üzgünüm sadece bu dönemde bizi alttan almanız gerekir. Neden mi? İlerisi depresyondur bu durumun. Depresyonda gebelik döneminde eğer yaşanırsa bu çocuk üzerinde dil gelişiminde ve öğrenmede sorunlara sebep olabiliyor. Bu yüzden bebeğinizin daha zeki ve sağlıklı olması için annesine biraz iyi davranmanız hatta onunla iyi geçinmeniz gerekir. Bu tabiî ki bebek için olmamalı!!!
Bebeğin rahim içinde gelişmeye başladığı, kalbinin atmaya başladığı dönemden itibaren aynı zamanda sinir hücreleri de gelişmeye başlar. Bebekler beyinlerindeki milyarlarca hücreyle doğarlar ama yaşamın ilk yıllarında bu beyin hücreleri, birbirleriyle bağlantıya geçmeye, birbiriyle iletişime başlar. Bilimsel olarak işte müzik tam da bu dönemde devreye girer ve beyninde yeni yolların, yeni bağlantıların ve iletişimlerin oluşmasını sağlar. Bebek ilk üç ay içerisinde minyatür bir insan ya da küçük bir bebek konumunda rahimde yerleşir. Bu süreç aynı zamanda hücreler arası ya da dokular arası iletişimin olduğu ve arkadaşlığın kurulduğu dönemdir. Bu ağ bu şekilde ilerlerken, esas ana bellek aslında beyin hücrelerinin birbiriyle iletişimidir.
Sonuçta beyin varsa ve hücreler varsa artık hafıza da oluşur ve sonuç zamanla bebeğin hem kişilik hem de zeka hareketine başla komutu gelir. Bu süreç aşağı yukarı sekizinci aya kadar devam eder. Bu süreçte eğer verimli bir dönem geçirilebilirse, olan zekaya artı katkı sağlanabilir. Bunun için de sadece beslenmeyle değil de bazı sosyal faliyetlerle de bebek etkilenir. Bunlardan en önemlilerinden biri de müziktir. Müzik duyduğunda bebeğin beyninde bir çok yerde hareketlenme olur, beyin kıvrımlarının gelişiminde etkilidir, analitik düşünmesine yardımcı olacaktır. Anne karnında eğer bebeğe müzik dinletilirse aynı zamanda duygusal zeka ve matematik zekası gibi alanlarda pozitif değişim gösterir.
Verdiğimiz bilgilerden de anlaşılıyor ki bebeğimiz için onu dünyaya getirmeden önce yapabileceklerimiz de epey fazla. Eğitimini planlamadan, giysilerini hazırlamadan önce onu dünyaya daha sağlıklı düşünebileceği bir yapıda getirmek ve bu yetileri kazandırmak için elimizden geleni yapmış olmanın verdiği gönül rahatlığıyla hem rahat bir gebelik dönemi hem de keyifli bir annelik süreci geçirebiliriz.