BURUN ETİ
Burun Eti (Konka) Nefes Darlığına Yol Açar Mı?
Burun eti nefes darlığına yol açar. Çünkü solunum yoluna giren havanın ilk karşılaştığı en önemli direnç merkezi burun etidir. Burun eti iklimsel nedenlerden, alerjik nedenlerden, iltihabi nedenleren, stres ya da hormonal nedenlerden büyümüşse, giren havayı olması gerekenden de yüksek bir dirençle karşılar ve çok ciddi nefes darlığına neden olur. Üst solunum yollarındaki pek çok darlıkta da bu vardır, ama burun etinin darlığı bir özellik arz eder. Burnumuzda nazal siklus dediğimiz ritmik bir solunum vardır. Hiçbir zaman iki burun deliği aynı anda simetrik çalışmazlar. Bir taraf burun eti büyür, su sentezler karşı taraf burun eti tıpkı bir terazi gibi küçülür, sentezlediği suyu havaya verir. Yani nemlenmeyi, ısıtmalı, vasıflı havayı sağlar akciğer için. Bu bir ritimdir, günde altı kere ile on kere arasında değişir. Burun etine bağlı burun tıkanıklıkların da bu ritmi hasta hisseder, sağ tarafım tıkandı ya da sol tarafım tıkandı şeklinde hisseder. Normal de bu ritim hepimiz de vardır, ama solunum yolu yani, burun yeteri kadar açıksa burun etine bağlı olarak bunu hissetmeyiz. Hissedilmesi aslında burun etlerinin şiştiğini ve nedeninin incelenmesini, tedavisinin yapılıp yapılmaması gerektiğini ortaya çıkarır.
Yeterli Nefes Alınmaması Nelere Yol Açar?
Yeterli nefes alınmamasının, kısa vadede uzun vadeli sonuçları vardır. Kısa vadeli sonuçlar daha çok solunum sisteminden, az oksijen alınmasına bağlı dolaşım sisteminde zorlanmaya girmesidir. Yani, az oksijen aldığın zaman açığı kapatmak isteyen kalbin, aşırı çalışması gibi. Sindirim sistemine gaz kaçmasına bağlı olarak, sindirim sistemine bağlı hazım güçlükleri olabilir. Santral sisteminin, yani beyin ve omurilik sisteminin az kan almasına bağlı olarak öğrenme gibi, konsantrasyon gibi fonksiyonlarda azalmalar olur. Kısa vade de kolay yorgunluklar olur. Fakat en önemlisi uzun vadeli sorunlardır. Uzun vadeli sorunlar da örneğin, kalbimizin oksijensizlik karşısın da verdiği tepki hızlı çalışmadır. Hızlı çalıştıkça kalbin pompa gücü artar ve kas miktarı artar. Kas miktarı artar ama bu daha fazla oksijen talebi demektir. Kalp tarafından bu sırada az oksijen girdiği için ve kanımızda ki yağ yanmadığı için vücutta yağ birikmesi de olmaktadır. Bu sadece organda değil, organı besleyen damarlarda da olur. Örneğin kalp açısından düşünürsek, korenel damarlarda da yağlanma vardır. Kalp oksijen talep ederken daha az oksijen alır. Hem kas kitlesi artar bunun için, oksijen talebi artmıştır ama öbür taraftan damarı yağ birikmesi yüzünden daralıyordur. Gelen oksijen miktarı gitgide azalıyordur. Kısacası yağlanma süreci kalp gibi bütün organlarda çıkar zamanla ve bu oksijensiz kalma süresi arttıkça erken yaşlanmaya giden bir süreç başlar. Onun için olayın tespit edildiği anda süratle çözülmesinde büyük fayda vardır.